NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
62 - (1013) وحدثنا
واصل بن
عبدالأعلى
وأبو كريب
ومحمد بن يزيد
الرفاعي
(واللفظ
لواصل) قالوا:
حدثنا محمد بن
فضيل عن أبيه،
عن أبي حازم،
عن أبي هريرة
؛ قال: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم:
"تقيء
الأرض أفلاذ
كبدها. أمثال
الأسطوان من الذهب
والفضة. فيجيء
القاتل فيقول:
في هذا قتلت.
ويجيء القاطع
فيقول: في هذا
قطعت رحمي.
ويجيء السارق
فيقول: في هذا
قطعت يدي. ثم
يدعونه فلا يأخذون
منه شيئا".
[ش
(تقيء الأرض
أفلاذ كبدها)
الأفلاذ جمع
فلذ، ككتف.
والفلذ جمع
فلذة وهي قطعة
من الكبد
مقطوعة طولا.
وخص الكبد لأنها
من أطايب
الجزور. ومعنى
الحديث أنها
تخرج ما في
جوفها من
القطع
المدفونة
فيها. (أمثال
الأسطوان) جمع
أسطوانة، وهي
السارية
والعمود. وشبهه
بالأسطوانة
لعظمه. (في هذا)
أي من أجل هذا
وبسببه].
{62}
Bize Vâsıl b. Abdil'a'lâ
ile Ebû Kureyb ve Muhammed b. Yezîd Er-Rifâî rivayet ettiler. Lâfız
Vâsıl'ındır. Dedilerki: Bize Muhammed b. Fudayl, babasından, o da Ebû
Hâzim'den, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. Ebû Hureyre şöyle demiş: Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i
«Yer bütün
ciğerparelerini altın ve gümüşten sütunlar hâlinde kusacak; kaatil gelerek:
Ben, bunlar için öldürdüm; diyecek, akrabasına yardım etmeyen, gelerek. Ben, bunlar
için akrabam ile alâkamı kestim, diyecek; hırsız gelerek: Benim elim, bunlar
için kesildi! diyecek. Sonra bu altın ve gümüşü terkedecek, onlardan hiç bir
şey almayacaklar, buyurdu.
İzah:
Eflâz: Feliz'in
cem'idir. Felîz dahi Felze'nin cem'idir.
Felze: Uzunluğuna
kesilmiş ciğer parçasıdır. Burada hassaten onun zikredilmesi: Kuzunun en güzel
yeri olduğu içindir.
Hadisin mânâsı: Yerden
çıkan altın ve gümüş parçalarının kuzu ciğerine benzetilmesidir.
Çıkan altın ve
gümüşlerin sütunlarla temsil buyurulması dahî onların çokluğunu ve büyüklüğünü
sütunlara benzetmek suretiyle ifadesidir.
Bu hadîs dahi
yukarkiler gibi kıyamet alâmetlerini bildirmektedir. Bu hâl kıyamete pek yakın
zuhur edeceği içindir ki: Vaktiyle altınla gümüş uğurunda can veren kaatil, akrabağsından
geçen kaatı', elinden olan hırsız şimdi onları önlerinde hazır buldukları hâlde
bir parçasını bile almıyacaklardır.